6 Kasım 2013 Çarşamba

Neden Yazıyorsun?


Aslında hiç böyle bir açıklama gereğinde bulunmayacaktım ama dayanamadım. Blogu açtığımdan beri tanıdıklarım, tanımadıklarımdan bir çok güzel yorumlar ve iltifatlar aldım. Kötü bir yorum ya da görüşle henüz karşılaşmadım, yakındır. Bir de önceden bahsettiğim gibi bu blogum daha çok yeni. Henüz bir çok gerekliliği yerine oturtamadım. Biraz daha zamana ihtiyacım olduğunu belirtmek istedim.

Bu açıklamaların dışında bu blog çerezdir. Size kısa ama lezzetli şeyler sunar. Fazlası yararlı değildir. Uzun yazıp okuyanı sıkmak gibi bir niyetim de yok. Yay burcuyum, kendimden bilirim.

Bu rutinde devam ederek inişli çıkışlı bir çok bilgimi, hislerimi sizinle paylaşmaya devam edeceğim. Bazen mitoloji üzerine, bazen kişisel gelişim, bazen astroloji bazen parapsikoloji. Geniş bir yelpaze çevresinde yazmaya devam edeceğim.

Hepinize öpücükler, Lilith


BİRAZ KAN?






İnsanlar genellikle vampirlerin (hastalarda) farkında olmuyorlar.Fakat onlar her zaman çevremizdeler (?) bunu en yoğun olduğu yerlerde Amerika ve Transilvanya,şimdiki adı ile Romanya.Türkiye'ye bol miktarda vampir göçü yaşanmakta.Fazlasıyla değer verdikleri gizlilik kurallarını nüfusun yarısından fazlasının vampir olduğu İtalya ve Transilvanya'da fazla uygulanmamaktadır.Gündeme pek düşmeyen ve Transilvanya'nın tipik olayları olmaya başlıyan 'Kansız ölümler' hala devam etmekte.Polisler aşırı dercede konunun üstüne düşüp en sonunda vazgeçiyorlar.Bunun dışında Vlademir ailesine ait şatoda çok sayıda turist grubunun ortadan kaybolduğuda bilinmektedir.Vlademir'ler bilindiği kadarıyla ilk vampir soyu görülen ailedir. Ne yazıkki birçok aile mensubu ortaçağ başlarındaki cadı avında yakılmış ve öldürülmüştür.Şu anda nasıl öldürüldükleri ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Milattan önce binli yıllara dayanan vampirizm efsanesi, günümüzün popüler kültürü ile yeniden hayatımızda önemli bir yer tutmaya başladı. Lakin vampirizm gün geçtikçe ve popüler kültürün etkisinde kaldıkça bozulmaya ve mutasyon geçirmeye başladı. CERN yardımları ve BSHG' nin araştırmaları ile gerçek vampirizm, dört yıl süren uzun ve bilimsel araştırmalar sonucunda bazı tanımlar kazandı. İşte bu araştırmalar ve sonuçları:


Öncelikle vampirler ölü değildir. VC17 virüsünün vücuttaki sindirim, sinir ve kas hücreleri üzerinde gerçekleştirdiği mutasyondan ortaya çıkmış bir hastalıktır vampirlik. Bazı örümcekler bu virüsü taşırlar.

VC17 virüsünün oluşum zamanı milattan önceki yıllara dayanıyor, özellikle ortaçağ da Avrupa'da yaygınlaşan bu virüs, halk tarafından hastalıklı kişinin şeytan ele geçirmiş gibi görülmesine sebep olmuş ve abartılı vampir efsaneleri ortaya çıkmıştır. Toplumda yanlış bilinen vampir özelliklerinden bazıları ve doğruları şunlardır:





- Vampirler güneş ışığına çıkabilir, güneş ışığına sadece alerjik boyutta duyarlılıkları vardır. Güneş ışığının vampir genli birine yapabileceği en büyük zarar deride dökülme veya kızarmalar ile nefes darlığı olacaktır.
- Sarımsak veya gümüşün vampirler üzerine herhangi bir etkisi yoktur.
- Pentagram ve diğer pagan işaretlerinden hoşlanmazlar. Pentagram bilindiği gibi bir pagan işaretidir ve kilise tarafından pagan dinine saldırı amacı ile pagan sembollerine şeytanı anlamlar yüklenmiştir. Vampirizm doğaya karşıt bir durum olduğundan, vampirler pentagramı asla kullanmazlar.
- Köpek dişleri dikkat çekici uzunlukta değildir.
- Tenleri soluk değildir. Her ırktan vampir olabilir ( siyahî ve Asyalı dâhil ).
- Ölümsüz değildirler, maksimum ömürleri 600 yıl, ortalama ise 120 yıldır.
- Temel besin kaynakları kandır ama yemekte yiyebilirler. Kan ihtiyaçlarını genellikle hayvanlardan temin ederler ayrıca hayvansal kanda yeterince şeker bulunmadığı için gerekli şeker miktarı için bolca tatlı içerikli besin tüketirler.


Şimdi de doğru bilinen vampir özelliklerine bakalım:

- Karanlıkta görme yetileri insanlara oranla çok daha fazladır.
- 5 duyu organları oldukça hassastır. Çok iyi koku alabilir, çok kısık sesleri bile duyabilir ve çok uzakları görebilirler.
- Saf kan olanları altıncı hisse sahiptir. Buradaki altıncı his, karşısında bulunan insanın düşüncelerini ve duygularını hissetmektir.
- Fiziksel güçleri insanlara göre daha fazladır.
- Yaraları hızla iyileşebilir, yüksek rejenerasyona sahiptirler.


VAMPİRLER  KAN İLE NASIL BESLENİP ÇOK GÜÇLÜ OLURLAR? 



VC17 vücuda girdiği anda ilk olarak mide genlerinde değişime yol açar. Kısa bir süre içinde mide kan ile diğer maddeleri kolayca ayırt etmeye ve kanı direk olarak sindirmeden bağırsaklara göndermeye başlar. Mutasyona uğramış bağırsaklar ise gelen kanı hiç bir oynama yapmadan direk olarak vücuda verir. Yüzde yüz alınan kanın vücuda katkısı ile kişi yüksek miktarda enerjiye sahip olur. İnsanlarda alınan besinin çok çok küçük bir kısmı ancak kana dönüştürülebilir.
Vampir vücudunda serbestçe gezen iyonik kan sayesinde, kişi yüksek miktarda rejenerasyon yeteneğine sahip olur. Normal bir insanda 3 günde iyileşecek bir yara vampirde 5-6 saat sürer.
Kaslarda meydana gelen değişimle, laktik asit sentezi çok büyük oranda durur ve kişinin yorulma isteği azalır, kaslardaki sınır varyansının da kalkması ile kişi ortalama bir insandan dört ila 7 katlık bir güç fazlalığına sahip olur.




ONLARI NASIL AYIRT EDEBİLİRİZ?

- Güneş ışığını sevmezler, zorunlu olmadıkça gün içerisinde dışarıda dolaşmazlar ya da gölge alanları tercih ederler.

- Karanlıktan hoşlanırlar, özellikle florasan ışıktan nefret ederler.

- Gündüz uyumayı, gece yaşamayı tercih ederler.

- Gündelik işlere ve yaşam tarzına ilgili değildirler.

- Bol miktarda tatlı besin tüketirler.

- Akan kan gördüklerinde tepkileri farklılaşır.

- Kana olan tutkuları nedeniyle sıklıkla dillerini ve dudaklarını dişleri ile kanatırlar, dudaklarında soyulmalar görülebilir.

- Kendilerinin bir yeri kanadığında mutlaka kanı az miktarda da olsa emerler.

- Gündüz ile gece arasında büyük karakter farklılığına sahiptirler. Gündüzleri oldukça sessiz, sakin ve asosyal görünen vampir, geceleri tam tersi özellikler kazanır.

- Yaşam tarzları oldukça farklıdır bu yüzden onların hakkında özel bir soru sorduğunuzda bu sorulardan kaçış eğilimi gösterebilirler.

- Birçoğu geleneksel toplantılara uyum sağlamak amacıyla az miktarda Latince bilmektedir.

- Herhangi bir politik görüşün veya dinin aşırı fanatiği değillerdir.

- Cinsel istekleri fazladır. Cinsel ilişkileri kan beslenmesi ve geleneksel olarak iki şekilde olur. İlişki sırasında, doğal tepki nedeni ile ısırma, kanatma veya emme, ve bunun gibi alışılmadık davranışlar sergileyebilirler.

- Hayvanlar ile araları çok kötüdür, hemen hemen bütün hayvanlardan nefret ederler. Özellikle kedi, köpek, fare, kuş ve böceklerden hoşlanmazlar.

- Vücutlarında güneş etkisiyle oluşan kızarmalar veya dökülmeler görülebilir. Bu genelde güneşe maruz kalan yüz bölgesinde, yanaklarda, alında ve ağız çevresinde olmaktadır.

- Göz bebekleri genellikle koyu tonlara sahiptir (koyu mavi, kahverengi, siyahımsı ve yeşil ). Ayrıca melez vampirlerin göz çevrelerinde sarılıklar görülebilir.

- Safkan vampirlerin saçları gençken beyazlamış olabilir.

- İnsanların gözlerine direk bakmaktan hoşlanmazlar, gözlerini sık sık kaçırabilirler, bunun nedeni ise gözlerin vampiri kan için teşvik etmesidir. Ayrıca bu nedenle aynaya bakmaktan da hoşlanmazlar.

- Çoğu vampir şiddet dolu yapısını bastırmak için klasik veya yavaş senfonik müzik dinlemektedir. Sanılanın aksine vampirler siyah giyinerek, death metal dinleyen ve kendinden geçen tipler değillerdir.

- Sudan hoşlanmazlar.

- Kesinlikle kol saati veya künye takmazlar. Metalik yapi, VC17 etkisindeki deriye zarar vermektedir. Deri bileklikler ise sorun teşkil etmemektedir.

- Loş ışık hariç her türlü ışıktan nefret ederler, özellikle tam üstlerinde duran ışık oldukça rahatsız edicidir.

- Altıncı hisleri gelişmiş olduğundan çevreleriyle ilgilidirler, bir vampiri bir çok kez size bakarken yakalayabilirsiniz.

- Hız ve güç olarak insandan üstündürler.

- Zeka ve bilgi düzeyleri ise yaşları ile orantılıdır.

- Bir vampir asla vampir olduğunu söylemez, bu konu katı kurallarla yasaklanmıştır.

- Hastalıkları çok kısa sürer, yaraları çabuk iyileşir.

- Soğuğa dayanıklı fakat sıcağa oldukça hassastırlar.

- Sanılanın aksine sürekli koyu tonlarını tercih eden, sert imajlı ve sessiz değildirler. Her davranışa sahip vampir olabilir. Unutulmaması gereken vampirizm bir yaşam biçimi değil, bir hastalıktır.

- Hayal güçleri aşırı biçimde geniştir.

- En açık üç vampir hareketini sık sık yaparlar. Birincisi iki elin başparmaklarının eller bitişikken aynı anda burna yaklaştırılması. Bu davranış kana olan isteği azaltmaktadır. İkinci davranış ise, kulakların oynatılmasıdır. Bu davranış istemsizdir, amacı yoktur. Üçüncü davranış, dilin dişlere sürtülmesidir. Bir vampirin dişleri genetik yapısından dolayı kanla maruz kalmadığı sürece acımaktadır.

- Perdeleme sistemine sahiptir. Bir vampir perdeleme yaptığında ( genellikle güneşli havalarda gözlerini korumak için yapar ) etrafında sadece gideceği yer kadarki bir kısma odaklanır. Bu da tanıdığı biri yanından geçse bile farketmemesine neden olur. Ancak perdeleme yokken vampirlerin göz bebekleri sürekli hareket eder ve bütün çevreye göz gezdirir ve onların hislerini algılar.

- Vampirlerin yürüyüşleri insanlardan biraz farklıdır. Bacak kaslarının yapısındaki farklılık nedeni ile biraz daha uzun ve eğik adamlar atarlar. 




GÜNÜMÜZDE DURUMLAR

Vampirler varlıklarını ortaya çıkarmamak gayretindirler, tahmin edilebileceği gibi bu durum büyük bir kargaşa ve kaosa neden olabilecektir. Genellikle zengin veya orta halli olarak yaşayan vampirler kan ihtiyaçlarını özel olarak kurulan şirketler tarafından hayvanlardan elde etmektedir. Ancak insan kanıyla beslenen vampirler de vardır. Bu tür vampirler, vampir konseyi tarafından aranır ve gerekli görüldüğünde öldürülür. İnsan kanıyla beslenen vampirlerin fark edilmesi çok daha kolaydır çünkü gözlerinde kırmızı bölgeler oluşmuştur ve tırnak etleri kıpkırmızıdır. 

ALIŞTIRA ALIŞTIRA


Günümüz insanının en çok etkilendiği fantastik türlerden biri de film yahut dizilerde gördüğü vampir taslaklarıdır. Vampirlerin ne derecede var olduğu hakkında henüz net bir bilgiye varılmamıştır. Hakkında bir çok efsane yazıp çizilmiştir. 




Tarihçiler vampir kelimesinin Türkçe ya da Sırpça'dan türetildiğiyle ilgili varsayımlarda bulunmuştur. Kadınları  için "vamp" dendiği belirlenmiştir. Bazı bölgelerdeki efsanelere göreyse geceleri dolaşan şeytanlar olarak bilinirlerdi.
Bizim Türk toplumuna gelince 1970'li yıllarda Cihangir vampiri olduğuna inanılmıştır. Daha eskiye gidip Osmanlı zamanından bahsedecek olursak onlar ağaç kovuklarında yaşarlar, bulundukları zaman kafalarını  kesip bir torba içinde denize fırlatırlarmış.





Yine bir efsaneye göre karşımıza yine kötülüklerin düşesi Lilith çıkıyor. Sümer mitolojisinde bahsedilen Emeş-Enten ve Lahar-Aştan hikayesine eş değer olan Adem ve Havva’nın ilk oğulları olan Habil (Abel) ve Kabil’in (Cain) hikayesi, İncil’in ilk bölümünü oluşturan Eski Ahit’te yer alıyor. İnanış ve hikayeye göre Habil ve Kabil Allah'a adak adıyor ama yalnız Habil'in adağı kabul edilince Kabil fazlaca kıskanıp Habil'i  öldürüyor. Ve lanetlenen Kabil ceza olarak kıyamet gününe kadar yeryüzünde dolaşması gerekiyor. İnsanlar Kabil'in kardeş katili olduğunu anlayınca ondan uzaklaşmaya başlıyor ama bu sefer Kabil onlarıda öldürmekle tehdit edince Allah Kabil'in vücuduna onun lanetli olduğunu gösteren bir iz bırakıp şöyle buyurmuş: "Her kim Kabil'i öldürürse, intikam yedi kat fazlasıyla onun üzerine olsun". Böylece Kabil ilk katil ve ilk ölümsüz olup dünyayı dolaşmaya başladı. İncil’de bahsedilene göre Kabil’in çocukları olup, bir şehir kurar. Şehre Hanok’un, oğlunun adını verir. Günümüzde bu şehrin Urfa olduğuna inanılır. Kuran’da da ayrıca Maide suresi içinde isimleri belirtilmeksizin Adem’in ilk oğulları arasında geçen bu hikayeye yer verilmiştir.  Yani hikayenin gerçek olma ihtimali yüksektir.
Kabil’in hikayesinin geri kalanına kutsal kitaplarda değil ama Lilith ya da Enoch’un kitabı gibi doğruluğu kilise tarafından kabul edilmeyen kimi eski kitaplarda yer verilmiş. Bu kaynaklara göre, Kabil’in yaptıklarının cezasını çekmesi için taşıdığı ölümlü ruhundan mahrum bırakıldığı ve diğer ölümlüler gibi dünya nimetlerinden yiyemediği anlatılıyor. Kabil’in daha sonra Adem’in ona boyun eğmeyi reddettiği için sürgün edilen ilk karısı Lilith ile birleştiği ve Kızıldeniz civarında Nod adında bir kente yerleştiği belirtiliyor. İbrani mitolojisinde kabusların kraliçesi ve tüm iblislerin anası olan Lilith’in hiçbir şey yiyemeyen Kabil’i hayatta tutmak için ona kendi kanından verdiği ve böylece kendi soylarının ilk vampirleri oluşturduğuna inanılır. Günümüzde de pek çok vampir öyküsünün temelinde Kabil veya Lilith’e göndermeler yapılmaya başlanmıştır. 

31 Ekim 2013 Perşembe

napıyorum ben?

Bugün 31 Ekim Perşembe. Saat desen erken daha, 17.25

Okula gittim ben. Boşmuş ilk ders. Sunum  yaptım, zamanda geçmiyordu. Yarı uykulu şekilde dolanıyordum okulda. Derken sarışınımı gördüm. Sarışınım. Öptüm onu. Güzel kokuyordu. Tek lafı kahkahalarımın dans etmesine yetiyordu. Derken zil çalmış okul bitmiş. Site kapısında sıraya geçmiş serserilerin arasında evime geldim sonunda. Banyo kapısını çalınca sıcak buharların arasından kapıyı açan babamı gördüm. Keyif yaptığını söylemişti bana.  Gülüp odama attım kendimi. Arkadaşım gelecekti. Ayyüce. Sunumum  vardı, yine. Attım kendimi yatağa uyumak istedim. Yemedi. Gelen Ayyüce'ydi. Kaba mizaha sahip, telepatiyle anlaştığım, en iyi geçindiğim insanlardandır kendisi derken geldi.

Araştırmaydı falan, gitmiş bile. Akşam olmuş. "Hadi Taksim'e  çık gel." dedim kendi kendime. Dedim sadece. Yemedi, üşendim de biraz. Uykumda vardı. Yarına erteledim. AutoShow'dan sonra giderim dedim. Bakalım, yine aynı bahaneleri yaratacak mıyım. Her neyse. Şimdi bazılarınız "ulan ne diye yazmış  bunları bizene amk."  demiş olabilir, diyeceklerdir.
Yazacak şey bulamadım. Çok boşladım bu aralar burayı. Vakit sıkıntısı yaşıyorum. Parayla alamıyoruz ya zamanı, zor azizim zor, çok zor.


kime, neye göre?

Sürekli farklılıktan bahsedince farklı olmuyorsun.

Elinize yek kitap alınca "kitap kurdu" olmuyorsun.

Marjinal tiplere laf atınca başınız göğe ermiyor.

Kendini diğerlerinden ne kadar üstün görüyorsan o kadar aşağılıksın.

Taytın altına etek giyince seksi değil, ,Sulukule çingenesisin.

Gözlerinin altına maskara kullanınca güzel değil, banelsin.

Kot pantolonun altına siyah deri ceketinle yakışıklı değil kro oldun.

Bildiğin tek film "Fight Club" iken ne bu "Ben sinemanın babasıyım" havaları?

Gece kardeşinle birbirinizin saçlarını örüp dertleşirken, sabah ponçik olmanı gerektiren hiç bir durum yok.

Dikkat çekmek için böğürerek gülmek, konuşmak.. NO COMENT.

Herkesin sıkıcı olduğunu düşünürken sen ne yapıyordun?

Fazla kilolarından şikayetçisin ama elinde sosisli. Sabah akşam.

Gözlerin renkli diye objektifi gözlük olarak kullanıyorsun.



Saçların uzun evet, ama hala çirkinsin.

İşte busun sen. Biyiz bu.

27 Ekim 2013 Pazar

KİM SEVER PAZARLARI?




Ayna karşısına geçip kendini sorgulamak için muazzam bir pazar günü.
Yapmak istediğin o kadar fazla şey varken sen gününü  hiç bir şey yaparak geçirmeyi tercih ediyorsun. Arada "Hoff her şeyden bunaldım yeni şeyler keşfetmek lazımm:/" diye söylenmen dışında. 
Nefret ediyorsun bir anda her şeyden. Uzaklaşmak istiyorsun. Geçmişinden kurtulmak yeni bir sen olmak istiyorsun. Okulunu, işini, yaptığın her şeyi siktir edesin geliyor değil mi? Kimsenin seni anlamadığını düşünüyorsundur hatta. Herkese iyi davrandığını, ama herkesin seni kullandığını, sana değer vermediğini düşünüyorsun. 

Çalışan birisin diyelim. Yarın sabah işe saat 09.00'u biraz geçe gelirsen olacakları biliyorsun. Şirketteki kızların arkandan konuştuğunu bildiğin halde her zaman yüzüne güleceklerini de biliyorsun. Her hangi bir hatanda, üssünden hak etmediğin azarları yiyeceğini, suratına bir tekme yapıştırma hissinin geleceğini de biliyorsun. Ama çalışıyorsun. Sevdiğinden değil ha, zorundasın.

Biz liselilerin de işi çalışanlardan farklı değil. Her hafta görmek zorunda kalıyorsun katlanamadığın canlıları. Elinizde gördükleri yenebilecek her şeyi izin istemeden adeta bir fil gibi hortumladıklarını umutsuzca izliyorsun. Çevrendeki her erkeğin avazı çıktığı kadar hırladığını görüyorsun. Evet, hırladıklarını. İnsan kapasitesinin dışında bir şekilde ağızlarını açıp sağa sola tükürük saçan canlılar grubu. 
Sonrasında bakıyorsun iki kız ağızlarını açmış seni izliyorlar. Hafifçe gülümseyip arkana dönüyorsun. Başlıyor arkadan gelen fısıldaşma tınıları. Canım arkadaşlarım diyorsun içinden. Tanrı'ya onlara özgüven verebilmeleri için secde etmediğin kalıyor.

Peki ya üniversiteliler? Bedava mezar bulsa içine girecek genç kesim. Biraz daha param olsun, gece fazladan bir cluba daha gireyim diye kapı kapı kozmetik ürünleri, kebap salonlarında komilik yapıp harcanan genç kesim. Fazla enerjiktirler. Kapısında yalvarıp zorla bir statü bulabilen hocaların kaprisini çekmektir üniversiteli olmak. Kendi halindedir herkes. Liseye çok benzemez. Bol bol makarna yersiniz mesela. Eviniz düzenli dağınıktır, akşamdan kalmadır. Bir ütü farklı fonksiyonlarda, kettle da tencere olarak kullanılabilinir.

Statünüz ne olursa olsun değişmeyecek şeyler vardır, her pazar aklınıza gelen. Neresinden kaçarsan, yine gelir bulur bir yerden seni sorunlar. Bitmeyeceklerdir asla. Sınav dedikleri bu işte. Hayat sınavı. Ölene kadar bitiremeyeceğin tek sınav. 

25 Ekim 2013 Cuma

YUNAN MİTOLOJİSİ TANRI VE TANRIÇALARI



Olymposlu elitler kendilerini dünyanın tanrıları olarak kabul ederler.

 Onlardan önceki tanrı grubu olan Titanları, Titanlar Savaşı'nda yenerek yönetimi ele geçirmişlerdir. "Tanrıların Kralı" sıfatıyla Zeus, Olymposluların lideridir. Kraliçe sıfatı ise Zeus'un eşi Hera'ya aittir. Olympos adı Yunanistan'ın en yüksek dağı olan Olympos Dağı'ndan gelir. 

Tanrıların dağın zirvesinde, gökyüzündeki bulutların arasında sarayları olduğu sanılır. 12 sayısı ise karşımıza birçok mitte çıkan bir rakamdır.  Mesela Yahudilikte On İki Kabilesi, Hristiyanlıkta İsa'ın 12 Havarisi; Şiilikte 12 İmam gibi. Sayıya yüklenen bu bakış açısından dolayı Yunan Tanrılarıda 12 tanedir ve 13 sayısının uğursuzluğuna inanılır. Hı aslında yanlış  mıdır, bilemeyiz. Örneğin İskandinav mitolojisinde tanrıların yemek masasına oturan 13. tanrı Loki  , iyilik tanrısı Balder'in ölümüne neden olur. Bu açıdan önceden 12 Olymposlu arasında gösterilen Dionysos ve Hestia Olympos'a gelince 13 tanrı olmasın diye yerini ona bırakıp insanların arasına karışır.


(HADES)

Poseidon'un denizin altında, Hades'in ise yer altında olmak üzere Olympos dışında da sarayları vardır. Ayrıca Demeter ve Hestia örneklerinde olduğu gibi tanrılar isterlerse Olympos'tan tamamiyle ayrılabilirler ya da Herkül gibi yeni tanrılar ya da Ganymedes gibi ölümlülerde Olympos'a kabul edilebilir.


(DEMETER)

Tanrılar başlıca iki gruba ayrılır. Birinci kuşak denilen ilk doğanlar, Titan soyundan gelir. İkinci kuşak tabir edilen sonradan doğanlarsa tamamiyle baş tanrı Zeus'un çocuklarıdır. Bu durum yalnız iki istisnası vardır. Bazı kaynaklar, Afrodit'i, titan Kronos'un babası Uranos'un denize düşen cinsel organından doğduğunu, titan soyundan geldiğini öne sürer. Diğeride Hephaistos'tur; bazılarına göre tanrıça Hera, Hephaistos'u tek başına doğurmuştur.


(AFRODİT)

12 Olimposlu, kimi kaynaklarda farklı farklı gözükür. Aşağıdaki listede as olan 11 tanrı ve 12. tanrı olarak adları geçen tanrılar yer almaktadır.  

Tanrı ve Tanrıçaların özellikleri Wikipediadan aldım.**


KuşağıYunan İsmiRoma İsmiResimAlanSimgeKült Merkezi
Birinci KuşakZeusJupiterZeusGökyüzü, YağmurYıldırım, Kartal, MeşeOlimpiya
Birinci KuşakPoseidonNeptünPoseidonDenizÜç dişli Yaba, Yunus, AtPanionion
Birinci KuşakHeraJunoHeraEvlilik ve KadınTavuskuşu, NarArgos
Birinci KuşakAfroditVenüsAfroditAşk ve SevgiGül, Güvercin, Deniz kabuğuKıbrıs
İkinci KuşakAthenaMinervaAthenaBilgelikMiğfer, Aegis, Mızrak, Baykuş, ZeytinAtina
İkinci KuşakAresMarsAresSavaşMiğfer, Kalkan, Mızrak, KöpekSparta
İkinci KuşakApollonApollonApollonSanatın ve KahenetLir, Karga, DefneDelfiDidim
İkinci KuşakArtemisDianaArtemisAvcılık ve Kırsal HayatOk-Yay, GeyikEfes
İkinci KuşakHephaistosVulcanHephaistosAteş ve MadencilikÇekiş ve ÖrsLimni
İkinci KuşakHermesMerkürHermesTanrıların Habercisi ve TicaretKanatlı sandalet, kask ve asaKillene Dağı
İkinci KuşakDionysosBaküsDionysosÜzüm, Şarap ve EğlenceÜzüm, Asma, Çita, Panter gibi büyük kedigillerNysa Dağı
Diğer Olimposlular
KuşağıYunan İsmiRoma İsmiResimAlanSimgeKült Merkezi
Birinci KuşakHadesPlütoHadesYeraltıGörünmezlik Miğferi, Kerberos-
Birinci KuşakDemeterCeresDemeterTahıllar ve ToprakBuğday Demeti

İNANILMAYACAK GİBİ DEĞİLLER





Bu yazımda da burçlara değinmek istiyorum. Biz Türklerin ve bazı milletlerin kullandığı 12 güneş burcu vardır.
Bu burçlar bizim nelerden hoşlandığımızı, iş, okul, aşk hayatlarımızda neler olabileceği, hatta cinsel yaşamımıza kadar bir çok ipucu verebilirler. Ben bilindiği üzere çerez yazılar yazıyorum. Bu sebeple burçların genel yorumlarını da kısa kısa tutacağım ve kesinlikle alıntı yoktur. 


KOVA BURCU


Düzenli olarak kendini geliştiren, özgür düşünceli, demokratik, yardımsever, toleranslı, açık görüşlü, sosyal, orijinal, bohem, sıradışı, yenilikçi, devrimci, içgörülü, akılcı, buluşçu, hızlı, parlak, bilimsel, düzensiz, isyankar, disiplinsiz, fanatik, ikna olmayan, uçuk, düşüncesiz, tuhaf, tutarsız, ilgisiz, kayıtsız yani ne üdüğü belirsiz burçların başını çeker.  Özgürlüklerine çok bağlıdırlar. Herkese emir verirler ama emir almaktan hoşlanmazlar. Genelde yüksek sesle, kavga ediyormuş gibi bir ses tonları vardır. Eğlenmeyi severler, boğazlarına çok düşkünlerdir.

BOĞA BURCU


Çalışkan ve uyumludurlar. Birine değer verdi mi kıymetinin bilinmesini ister. Kafalarına bir şey girdi mi onu yapmakta kararlıdırlar. Düşünce hırsızlarıdırlar kimi zaman. Boğa burcu kadınları tamamen ilgi manyağıdır. Sürekli birilerinin onlarla ilgilenmesini beklerler. Kendilerini düşkün ve çok kıskançtırlar. Kıskanmayı da, kıskanılmayı da çok severler. Sadıktırlar. Sıcak kanlı ve pozitiftirler. Özellikle bu burcun kadınları dünya onların etrafında dönüyor sanırlar. Acıma duyguları yüksektir. Mutsuzlarsa hiç çekilmezler.

İKİZLER BURCU



Olayları hemen anlayabilen, zeki insanların burcudur. Ezber işi tam onların hamurudur. Erkekleri fazla konuşkan değilken kadınları hiç susmaz. Dedikoduculuk ve iki yüzlülük kanlarında vardır. Değişik bir sempatiye sahiptirler. Sakin tavırlarıyla dikkat çekerler. Fazla güvenilir olmamakla beraber huzursuzdurlarda. Aynı anda bir kaç işi birden yapabilirler.

YENGEÇ BURCU



Merhametli ve hassastırlar.  Aşırı duygusaldırlar.  Ebeveynlik duygulan güçlüdür. Lükse düşkün oldukları kadarda tutumludurlar. En duygusal burçtur. İnatçıdırlar ama bazen alttan almayı tercih ederler. Sekse düşkün ve en dağınık ev sahipleridir.  Yeterince kıskançtır.  Evde, okulda, işte her yerde beceriklilikleriyle kendilerinden söz ettirirler. 

ASLAN BURCU


 Cimrilikleriyle tanınırlar.  Sanata düşkün, yeteneklidirler. Otoriter yapıları kendilerinden bıktırtır.  Sevdikleri uğruna çeşitli fedakırlıklar yapabilirler. Aşırı megolamandırlar. Onlara iğne batırırsanız size çuvaldızla geri döneceklerdir. Çeşitli organizasyonlar yapmayı severler.

BAŞAK BURCU


Dost canlısı ve dikkatlidirler. Hastalık hastasıdırlar. Geleneklerine sıkı bağlıdırlar. Yapacakları işin her inceliğini düşünürler. İçten davranan insanlar bu burcun insanlarıdır. Zor beğenirler. Sevdiklerine sadık, acelecidirler. Espiri yapmak onların işidir. 

TERAZİ BURCU


 Gezegenleri Venüs olduğu için güzelliğe, güzel sanatlara düşkün ve yeteneklidirler. Siyaset onların işidir. Dengesiz, ve aldatmaya yöneliktirler. Kendilerini çok beğenir, üstün görürler. Uyumlu giyinir ve zariftirler. Alımlı oldukları kadar akıllıdırlar. Romantiklik kanlarında vardır. Kararsızdırlar, hemen fikir değiştirebilirler. 


Devamı kısa süre içinde yayınlanacaktır.

KULLANIYORSUN AMA NELER YAPABİLECEĞİNİ BİLMİYORSUN

Üzerinde bir çok geyik muhabbeti, olayları geç anlayanlara hayvanların beyinlerinin söylendiği bir organ var karşınızda. İnsan beyni. Nasıldır, neler yapar şu ana kadar hiç düşünmediniz diye geçiyorum. Kısaca aydınlatmak gerekirse:

Gerçek şu ki, insan beyninin mükemmel bir hatırlatma kapasitesi vardır. Bu zamanın yıllar öncesine gidip çocukluğumuz ile ilgili herhangi bir detayı hatırladığımızda kendimiz bile hafızamızın bu gücüne şaşırırız. Tüm yaşamımız boyunca öğrenmemiz gereken yeni yabancı diller, iş terimleri ve formaliteler gibi.

Son yıllarda yapılan araştırmalar beynimizin çok karmaşık bir yapıya sahip olduğunu açıklamışlardır. Hatta eskiden daha büyük bir beyin yapısına sahip olanların daha zeki olduklarına inanılırdı. Kesinlikle hatalı bilgidir. Aynı şekilde zayıf hafıza diyede bir şey yoktur, eğitimsiz hafıza vardır. Eğer istersek hafızamızı istediğimiz kadar güçlendirebiliriz.

Bazı bireyler hafızasının diğerlerine göre daha mükemmel olduğunu öne sürerler. Yanlıştır. Sadece etkin ve verimli bir hafızaya sahiptirler.
Bir işin gerçeklerini ya da istenilenini anlamak, stratejileri etkili bir şekilde kullanmak, depolanan bilgilerin nasıl çıkarılıp bulunacağını bilmek, öğrenme becerisi edinmek, unutkanlığı ortadan kaldırabilecek sadece bir kaç yöntemdir.
Ayrıca hafıza, beynin belli bir bölgesine yerleşmiş bilgi deposu da değildir. Beynin, özellikle üst korteksin (üst beynin) geniş bir alanına yayılmış olan sürekli yerleştiği için canlı olan bir olgudur. Bilinen üzerine al, üst ve de sinir sistemi olarak beynin sahip olduğu üç bölme vardır.



Üst entellektüel bir işleme sahipken alt beyin kalbin çalışması, kan basıncı, hormon salgılama gibi daha çok otomatik fonksiyonları denetler. Bilgiler üst beyne kaydolur, değerlendirmeler burada yapılır. Davranışlarda üst beyinden idare edilir.

Bilgiyi hafıza olarak işlemede en çok rol sahibi olan beynin derinliklerinde bulunan limbik sistem, beyin korteksinin geniş bir alanı tarafından idare edilen dışarıdan ya da kendi düşüncelerimizle oluşan her türlü uyarıcıya bedenin vereceği cevabı düzenleyen badem şekline benzeyen amigdal, duyguları işleme koyar ve duyguları ihtiva eden hatıraları zihne yerleştirmeye yardımcı olur. Beynin dış katmanı olan korteksi bilginin ihtiva ettiği işlem türüne farklı kuşaklardaki uzun süreli hatıraları depolar. (bkz. lisan, duygusal veriler, problem çözmek vb.) 



Beynin kimyasalları yani nörontransmiter tarafından aktive edilen milyonlarca hücreden oluşan beyindeki nöron ağının arasındaki iletişimde beyin korteksinin görevidir. 
Beyin, çapraz olarak çalışır. Yani vücudun sol yanını sağ lob, sağ yanını ise sol lob yönetir. Sol lob matematiksel çalışır, kontrol eder, analizler, listelemeler yapar, mantıklar kurar, konuşmamızı, yazmamızı, rakamları algılamamızı sağlar. Kelimeler ve sayılarla düşünmemizi sağlarken, sağ lob, sanatsal ağırlıklı çalışır. Müzik kabiliyeti, hayal kurma gücü, renk ve şekilleri algılama, 3D görme gibi fonksiyonları yerine getirir. Görüntü üzerine düşünür. Zor, karmaşık bağlantılar kurar. Bir çok farklı olayı aynı anda algılama kapasitesine sahiptir. 

Her iki lobunda çalışma fonksiyonları önemli olduğundan dolayı beyninizi tam kapasite kullanmak istiyorsanız sağ ve sol lobu ihmal etmeden birlikte kullanmanız gerekir. İki lobuda aynı aynda kullanabilirseniz elde edeceğiniz başarı, yavaş yavaş değil, katlanarak artar.