Ayna karşısına geçip kendini sorgulamak için muazzam bir pazar günü.
Yapmak istediğin o kadar fazla şey varken sen gününü hiç bir şey yaparak geçirmeyi tercih ediyorsun. Arada "Hoff her şeyden bunaldım yeni şeyler keşfetmek lazımm:/" diye söylenmen dışında.
Nefret ediyorsun bir anda her şeyden. Uzaklaşmak istiyorsun. Geçmişinden kurtulmak yeni bir sen olmak istiyorsun. Okulunu, işini, yaptığın her şeyi siktir edesin geliyor değil mi? Kimsenin seni anlamadığını düşünüyorsundur hatta. Herkese iyi davrandığını, ama herkesin seni kullandığını, sana değer vermediğini düşünüyorsun.
Çalışan birisin diyelim. Yarın sabah işe saat 09.00'u biraz geçe gelirsen olacakları biliyorsun. Şirketteki kızların arkandan konuştuğunu bildiğin halde her zaman yüzüne güleceklerini de biliyorsun. Her hangi bir hatanda, üssünden hak etmediğin azarları yiyeceğini, suratına bir tekme yapıştırma hissinin geleceğini de biliyorsun. Ama çalışıyorsun. Sevdiğinden değil ha, zorundasın.
Biz liselilerin de işi çalışanlardan farklı değil. Her hafta görmek zorunda kalıyorsun katlanamadığın canlıları. Elinizde gördükleri yenebilecek her şeyi izin istemeden adeta bir fil gibi hortumladıklarını umutsuzca izliyorsun. Çevrendeki her erkeğin avazı çıktığı kadar hırladığını görüyorsun. Evet, hırladıklarını. İnsan kapasitesinin dışında bir şekilde ağızlarını açıp sağa sola tükürük saçan canlılar grubu.
Sonrasında bakıyorsun iki kız ağızlarını açmış seni izliyorlar. Hafifçe gülümseyip arkana dönüyorsun. Başlıyor arkadan gelen fısıldaşma tınıları. Canım arkadaşlarım diyorsun içinden. Tanrı'ya onlara özgüven verebilmeleri için secde etmediğin kalıyor.
Peki ya üniversiteliler? Bedava mezar bulsa içine girecek genç kesim. Biraz daha param olsun, gece fazladan bir cluba daha gireyim diye kapı kapı kozmetik ürünleri, kebap salonlarında komilik yapıp harcanan genç kesim. Fazla enerjiktirler. Kapısında yalvarıp zorla bir statü bulabilen hocaların kaprisini çekmektir üniversiteli olmak. Kendi halindedir herkes. Liseye çok benzemez. Bol bol makarna yersiniz mesela. Eviniz düzenli dağınıktır, akşamdan kalmadır. Bir ütü farklı fonksiyonlarda, kettle da tencere olarak kullanılabilinir.
Statünüz ne olursa olsun değişmeyecek şeyler vardır, her pazar aklınıza gelen. Neresinden kaçarsan, yine gelir bulur bir yerden seni sorunlar. Bitmeyeceklerdir asla. Sınav dedikleri bu işte. Hayat sınavı. Ölene kadar bitiremeyeceğin tek sınav.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder